Salı, Ağustos 17, 2004

Elleri kırılsın!


Geçen cuma akşamı Yıldız arkadaşımla birlikte Ataşehir'de Chicago Bulls diye bir yere gittik. Çıkışta arka kelebek camının kırıldığını gördüm. Arabadan hiçbir şey alınmamış. Teyp paneli, ceketim, ruhsat, vs. hepsi yerli yerinde duruyordu. Muhakkak orada kırmamışlar, çünkü ortalıkta, yerlerde cam kırıkları yoktu ve epeyce güvenli, aydınlık bir noktaya park etmiştim. Demek ki camın benim sokakta park ettiğim sırada önceden kırıldığını evden telaşla çıkıp Ataşehir'e varıncaya kadar farketmemişim.

Ertesi gün Sinan geldi resimlerini çekti, sigorta için. Hazır eli değmişken benim de birkaç poz resmimi çekti. Sonra araya haftasonu girdi, yağmur fırtına girdi, şu İstanbul çukurunda bu camın aynısından hiçbir yerde mevcut değil. Servisten ve bir iki camcıdan haber bekliyorum. Pazar günü akşama doğru iki polis çaldı kapımı. Camı kırık olan araba sizin mi diye sordular. Devriye geziyorlarmış, görmüşler, kapıcıdan öğrenmişler adresimi. Gören de Beverly Hills polisi geldi, ilgilendi sanır. Vay vay vay vay vay... (Hey dostum, ben vergisini veren bir vatandaşım.) Kırık kelebek şu anda içeriden naylonla bantlanmış vaziyette, çingeneler gibi olduk. Du bakaliii.